Yükleniyor...

2015 yılında platform olarak kurulan ve şu an faaliyetlerine dernek olarak olarak devam eden Elektrikli ve Hibrid Araçlar Derneği'nin (TEHAD) Kurucu Başkanı Berkan Bayram, Türkiye'nin elektrikli otomobil konsepti ile tanışma sürecini, şarj istasyonlarının gelişimini ve TEHAD olarak yapılan çalışmaları anlattı.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

1974 yılında Ankara'da doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Ankara'da tamamladım. 1998 yılında Marmara Üniversitesi'nde lisans eğitimimi tamamladıktan sonra yayıncılık sektöründe çeşitli kademelerde 7 yıl yöneticilik yaptım. 2011 yılı itibariyle Türkiye'deki otomotiv sektörüne yönelik, sektörün ilk ve tek yayın organı olan Electric Hybrid Cars dergisini çıkartmaya başladım. 2015 yılı itibariyle daha sonra Dernek olarak faaliyete devam eden Türkiye Elektrikli ve Hibrid Araçlar Platformu'nun kurulmasına öncülük ettim. Şimdi de TEHAD'ın kurucu başkanı olarak çalışmalarıma devam ediyorum. Eğitim alanında Türkiye'de ilk kez 2016 yılından beri gerçekleştirilen Elektrikli ve Hibrid Araç Teknolojileri Eğitim Programı 'nın içerik düzenleyicisi ve sahibiyim. Bunun yanı sıra yine 2016 yılında kurulan ve TEHAD çatısı altında oluşturulan Elektrikli Araç Şarj Komitesi 'nin kurucusuyum. İlki 2019 yılında gerçekleştirilen Elektrikli ve Hibrid Sürüş Haftası etkinliğinin isim babası ve etkinliğin yürütücüsüyüm. Ayrıca kamu kurum ve kuruluşları ile birçok çalıştayda yer aldım, 'EY Türkiye' ile birlikte Elektrikli Ulaşım özelinde gerçekleştirilen en geniş katılımlı yol haritası çalıştayını düzenledik. Elektrikli ulaşım özelinde birçok proje ve patent hakkım bulunuyor, Avrupa Alternatif Yakıtlar Gözlemevi (EAFO) Türkiye ayağının bilgi girişini sağlıyorum. Ayrıca Otomotiv Gazetecileri Derneği (OGD) üyesiyim.

Devam eden çalışma gruplarımız:

• T.C. Cumhurbaşkanlığı Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu (BTYPK), Motor Teknolojileri Teknoloji Yol Haritası Çalışma Grubu

• EURELECTRIC Türkiye e-mobilite Çalışma Grubu

• Elektrikli Araçlar için Şarj Altyapısı Çalışma Grubu – Sanayi Bakanlığı

• Şarj İstasyonları standartlarının belirlenmesi Çalışma Grubu – TSE

Ülkemizin elektrikli otomobil ile tanışma sürecini ve şu an geldiğimiz noktayı anlatır mısınız?

Ülkemizin elektrikli otomobil konspeti ile tanışması 2011 yılında gerçekleşmiştir. O tarihte ilk kez Bursa'da %100 elektrikli Renault Fluence ZE üretimi başlamış, bu gelişmeye paralel olarak elektrikli otomobile özel olarak ÖTV oranlarında indirim yapılmıştır. O tarihlerde şarj istasyonu yatırımları da ülkemize hızlı bir giriş yapmıştır.

Bugün geldiğimiz noktada ise ülkemiz yollarında yer alan elektrikli otomobil sayısı yaklaşık 3000 adede ulaştı. Bu rakamın içerisine distribütör kanalı dışında getirilen ve dönüştürülen otomobiller de dahildir. Tam elektrikli yani %100 elektrikli otomobillerin ülkemizde giderek artan bir sayıda tercih edildiğini görebiliriz. Bundan 8 yıl önce sadece 100 km menzile ve 10-12 saati bulan şarj sürelerine sahip olan araçlar bugün itibariyle ortalama 300 km ve 30-45 dakikaya inen şarj sürelerine sahipler. Sonraki yıllarda bu verilen çok daha pozitif yönde değişeceğini ve tüketicinin daha fazla elektrikli otomobili tercih edebileceğini söyleyebiliriz. Fakat bugün ki elektrikli modellerin satış rakamlarının, ortalama konvansiyonel bir araca göre fazlasıyla yüksek kalması, tahmin edilen adetlere ulaşmamız önündeki en büyük engel. Buna rağmen elektrikli otomobili tercih eden tüketici öncelikle sağlık, çevre ve maliyet düşüklüğü açısından aracı değerlendiriyor. Henüz ülkemizde yeterli teşviğe sahip olmaması da satış rakamlarının düşük kalmasına sebebiyet veriyor.

Elektrikli otomobil artışına paralel olarak şarj istasyonlarının artışından da bahsedebilir miyiz? Türkiye'de yerli üretim şarj markaları bulunuyor mu?

Elektrikli otomobil şarj istasyonlarının kat ettiği gelişim dünya standartlarındadır diyebiliriz. Türkiye şarj istasyonu pazarında yabancı markalar ile birlikte tamamen yerli üretim şarj markalarımızda bulunmaktadır. Bu pazarın gelişmesinde Elektrikli Ulaşıma inanmış sadece bir avuç insanın varlığından bahsedebiliriz. Tasarımdan üretimine kadar milli kaynakların değerlendirildiği istasyonlar, önümüzdeki yıllarda çok daha hızlı bir artış gösterebilir. Toplamda baktığımızda ülkemizde yaklaşık 3000 adede yaklaşan şarj soket sayısından bahsedebiliriz. Bunun anlamı ülkemizde neredeyse 1 elektrikli otomobile, 1 şarj soketi düşmektedir. Tabii, burada elektrikli otomobil satış rakamlarının da çok düşük seyrettiğini söylemek mümkün. Şarj teknolojisinin kat ettiği başarılı mesafe, elektrikli otomobil pazarının daha da canlanmasına dolaylı katkı sağlayacaktır. Konumlanma olarak ülkemizin 81 ilinin tümünde şarj istasyonu bulunmakta olup, bu istasyonların yaklaşık %25'i hızlı şarj istasyonudur. Gelecek açısından ihtiyaç duyacağımız şarj istasyonu ağı gittikçe yapılanmakta ve sayıca artmaktadır.

Elektrikli otomobil ve şarj istasyonlarının geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Bu noktada kuşkusuz şebeke altyapısının ve enerji arz güvenliği ile kesintisiz hizmetin sağlanabilmesi büyük öneme sahip... Şu an ki elektrikli otomobil ile şarj istasyonu sayısı her ne kadar düşük adetlerde gibi görünse de, önümüzdeki 5 yıl içerisinde bu rakamların katlanarak artacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Bu gelişmeye paralel olarak şebekenin de iyileştirilmesi, trafo bakım ve güncellemelerin yapılması önemlidir. Özellikle elektrik depolama teknolojisi ve dağıtık enerji planlaması, gelecek açısından konuşulması bugünden planlanması gereken en önemli başlıklardır. Bu noktada tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin de vazgeçtiği kömüre dayalı elektrik üretiminin sonlandırılması, daha fazla yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması ve bu yatırımların hem teşvik hem de önündeki mevzuat engellerinin kaldırılması gerekmektedir. Ülkemiz güneş ve rüzgar enerjisi açısından çok zengin bir coğrafyaya sahip olmasına rağmen, bu imkan ve avantajlardan yeterince faydalanamıyor. Unutmayalım ki, çok kısa bir süre sonra tüm Avrupa kıtası şehir elektrik tedariğini tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlamaya başlayacak, bu enerji ile hem elektrikli ulaşım araçlarını besleyecek hem de fosil yakıtlara bağımlılıklarını sonlandıracaktır. Bugün dahi İskandinav ülkeleri günlük elektrik ihtiyaçlarını güneş, rüzgar ve dalga santrallerinden karşılamaktadır. Ancak bu şekilde elde edilen bir enerji tedariği ile elektrikli otomobil kullanımının yol üzerinde zaten sıfır olan emisyon oranının, toplam enerji döngüsü içerisinde de sıfır emisyona sahip olduğundan bahsedebiliriz.

TEHAD olarak her dönem elektrikli ve hibrid araçların gelişim grafiğini yayınlıyorsunuz. Bu istatistiklerden bahseder misiniz?

TEHAD olarak yola çıktığımız ilk zamandan itibaren ilk önceliğimiz, tüketici farkındalığının artırılmasına yönelik çalışmalar ve farklı bakış açılarını sunmak olmuştur. Elektrikli otomobilin ülkemizdeki tarihsel sürecini 2011 yılı olarak alırsak, geçen 8 yılda halen daha bilinç seviyesinin istenilen konumda olmadığını söyleyebiliriz. Özellikle %100 elektrikli otomobil ile hibrid otomobil arasındaki farkın dahi tam olarak bilinmemesi bu noktada önemli bir göstergedir. Ülkemizde otomobil kullanıcısının satın almadaki ilk önceliği düşük maliyet, uzun ömür ve 2'nci el değerlemesidir. Bu kıstaslara göre baktığınızda en uygun alternatif araç, elektrikli ve hibrid seçeneği olması gerekirken, bu satış rakamlarına halen yansımamakta. Ülkemizde satılan elektrikli ve hibrid otomobil satış rakamlarını duyuran tek dernek olan TEHAD olarak, her çeyrek dönem bu rakamları yayınlamaktayız. Olumlu tarafından baktığımızda her yıl katlanarak artan bir hibrid otomobil grafiğini görebiliyoruz. Örneğin, 2015 yılında 106 adet hibrid otomobil satılmışken, bu rakam 2018 yılında - sadece 2 yılda- 3816 adede çıkmıştır. 2020 yılını ise 16 bin adedin üzerinde kapatmıştır. Buradaki artış sebebinin tamamen hibrid otomobile getirilen ÖTV teşviği olduğundan bahsedebiliriz. Ama aynı etkiyi maalesef %100 elektrikli otomobil pazarında göremiyoruz. %3 ile %15 aralığında olan ÖTV oranları geçtiğimiz aylarda %10 - %60 aralığına çıkartılmıştır. Her ne kadar düşük ÖTV rakamları denilse de, unutmayalım ki dünyanın tüm ülkelerinde elektrikli otomobil vergi sıfır veya %1 oranındadır. Maalesef elektrikli otomobile ÖTV, KDV ve MTV olarak 3 farklı türde vergi alan tek ülkeyiz. Bu görüntünün hızla değişmesi gerekiyor. Dünyada uygulandığı gibi ilk alım maliyetlerinde devletin teşvik uygulaması gerekiyor. Bu teşvik eğer otomobili Türkiye'de üretiyorsa üretici tarafına, yoksa da mutlaka sadece tüketici tarafına sağlamalıdır.

Eklemek istedikleriniz…

Güçlü Türkiye güçlü markaları ile geleceğe yön verecektir. Bu çerçevede ulaştırmanın yönü de elektrikli araçlar ve bağlı teknolojilerin gelişmesi ile paralel ilerlemektedir. Elektromobilitenin daha fazla konuşulması, mobilite çözümlerinin artı katma değerli ürünlere dönüşmesi için çok daha fazla çaba göstermeliyiz.