Yükleniyor...

30 yılını kadının toplumda hak ettiği konuma gelmesi için aralıksız çalışmalarla geçirmiş, Türkiye’de kadının insan hakları dendiğinde ilk akla gelen isim olan, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü bu sayımızda konuğumuz oldu. Çok keyifli ve de faydalı olacağını düşündüğümüz bir söyleşi gerçekleştirdik.

Kalkınma ülkenin öncelikli konularından… Kalkınma ve hedeflere ulaşma konusunda kadının yeri ve rolü çok önemli. İsterseniz buradan başlayalım, önce bu konuda dünya standartlarının neresindeyiz?

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği bakımından gerçekten kalkınmaya direkt entegre olan birinci aşama kadının istihdama geçmesi… Dolayısıyla size 2 rakam verebileceğim. Birincisi; toplumsal cinsiyet eşitsizliği bakımından 140 ülke arasında 131. sıradayız. İkincisi; kalkınmanın en büyük hedefi toplumun bütün kesimlerinin iş alanında, çalışma hayatında yer bulması ile ilgili. Bu da kadınların istihdama katılmasıyla mümkün. Hatırlarsanız Cumhuriyet’in ilk kuruluşunda zaten Atatürk’ün söylediği cümledir ‘’Tek kanatla uçulmaz’’ diye. O kanatlardan biri kadın. Bugün TÜİK rakamlarına göre kadının istihdama katılma oranı yüzde 27 ile 32 arasında… Ben sahada çok gezdiğim için o rakamların bile gerçeği yansıtmadığına inanıyorum. Kalkınma hedefleri içerisinde kadının çalışması konusunda TBMM’de çok ısrar etmiştik mesela, engelli bir evlada bakan bir annenin aldığı ücret de kadını istihdamda gösterecek rakamsal bir girdi olarak sayılıyor. Bunun yanı sıra, tarımdaki süreli çalışanlar ya da İŞKUR’un bir aylık ya da iki aylık proje bazlı verdiği ödentiler de kadın istihdamına ekleniyor. Kalkınmanın en önemli öncelikleri kadının istihdama katılmasıdır. Ama biz bu ülkede kadını istihdama çekmemek adına setleri ardı arkasına sıralıyoruz. Burada önlemler en baştan başlamalıdır; okullaşma, eğitime ulaşması, eğitimle beraber erken yaş evliliklerinin önlenmesi, ayağını yere sağlam basacağı bir meslek edinmesi… Üniversite tahsili yapabilmesi adına zihniyet dönüşümlerinin sağlanabilmesi gerekiyor, kızların okullaşma adına evden çıkabilmesini sağlamalıyız. Dünyanın kalkınmış ülkelerinde kadınların istihdamda varoluşları aslında ülkenin refah düzeyini, ekonomik seviyesini artırıyor. Bu da toplumun bütün nüfus paydaşlarının refahtan aynı düzeyde pay almasını sağlıyor.

Kadın politikaları ile ilgili en öncelikli yapılması gerekenler sizce nedir? Tek başına “Kadın Bakanlığı kurulmalı” demiştiniz. Biraz anlatır mısınız?

Kadın politikaları aslında en çok canımı acıtan konu… Bir tarafta 30 yıldır bu konu üzerinde çalışıyorum, bir tarafta da etrafıma, ülkeme baktığımda şu an bir kadın politikası olmadığını görüyorum. Evet, tek başına bir Kadın Bakanlığı olmalı dedim, çünkü biz o Kadın Bakanlığı’nın kurulmasını zaten yapmıştık. Şimdi genele dönelim ve kadın politikaları nedir, öncelikle ona bakalım. Bu ülkenin yarısı kadın, yarısı erkek ise politikasının olması gerekir. Sadece eril zihniyete hizmet eden bir kamusal alan, yerel yönetim, eğitim alanları düşünülemez. Sadece erkeklere tahsis edilen spor mekanları, eğlence merkezleri ya da onların kullanmasına amade sistemler, yerler organize ederseniz geri kalan yüzde 50’yi ötelersiniz. 1950’lerden itibaren kapalı kapılar ardında görünmeyen bir politika var. Kadını görünmez kılmanın yöntemleri… 1950’lerden beri siyasetin ana malzemesi olan ama siyasetin ötesinde, alanlarda kendine yer bulamamış bir politikasızlık hükmediyor. Orta öğretimden sonra okullaşma oranı düştü, hatta daha acısı kadın okuryazar oranı düştü. Tüm bunların karşı tarafında uygulanan politikaları görünce; kürtajla doğum oranının artırılması, ya da yine aile planlama kurumu yöntemleriyle ilgili çalışan aile planlamalarının aslında kapatılarak yerine başka şeylerin inşa edilmesi… Bir nevi kadınları doğurgan kimliği üzerinden doğurmaya yönelten, bu yönüyle de doğuran kadın için aslında iş alanlarında gerekli önlemin alınmaması. Yaşlı bakım merkezi, kreş gibi kadını istihdama yönlendirecek politikaların uygulamaya geçirilmemesi. Doğum izinlerinin çok uzun soluklu olması ve erken yaş evliliklerinin önüne set çekilememesi gibi politikasızlık örneklerini sayabiliriz. Bakın, bizim Anayasa Mahkemesi’ne giden TCK’daki bir maddemiz der ki ‘’Resmi nikah olduktan sonra dini nikah kıyılır.” Böylelikle kadının miras hakkından yararlanması, çocukların nüfusa kaydedilirken anne ve babanın gerçek kimliğinin olması gibi, geçmişte yaşanmış travmaların önüne geçilmiş olur. 2016 yılında Anayasa Mahkemesi bir karar aldı, bu madde itirazla kaldırıldı. Şimdi siz kadın politikası diye bir şeyden bahsediyorsanız, kadını alıp dağın başında bir çukura atamazsınız. Bunu nasıl yapıyorsunuz, Medeni Kanun’un 1934’lerde kadına verdiği hakkını gasp ederek… Tüm bunun yanında biliyorsunuz erken yaş evliliği yapıldıysa kız çocuğuyla evlilik yapmış kişiye, anne ve babaya kamu davası açılır. 2017 yılında Meclis buna af getirdi. O zaman nerede kadın politikası? Bunları sormak lazım… Yine bu ülkede eğitim zorunlu diyoruz. Okula gitmeyen kişiyi bugünkü teknolojiyle TC kimlik numaralarından takip edebilirsiniz, bu yok. Açık liseler sebebiyle de kendisi bu işe sevk ediliyor. Kadın politikası bu ülkede kız çocuklarının erken yaşta evlenmesine doğru itici güç oluyor. Bu, politika olmuyor. Ülkeye bakıyorsunuz, 2 tane kadın bakan var… Yerel seçimlerden çıktık, kaç tane kadın var? Planlar sadece raflarda kalıyor.

Çalışma alanında toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef koyacağız, kabinenin yarısı kadın olacak, icraatçı bakanlar kadın olacak… Niçin bir Sağlık Bakanı kadın olmasın? Okullaşma olacak, liseden çıkınca üniversiteye gidecek. Üniversiteye giderken çalışması sağlanacak. Bugün buraya gelirken bir mahkeme kararı elimize geçti. Kütahya’da Mart’ın sonunda Tarım Kooperatifleri bir sınav açtı; sınavı kazananların hepsi erkek oldu. Hiç kadınlardan kazanan olmadı, kazanamayanlardan birinin babası bizi aradı, medyaya yansıdı, biz de dava açtık. Bu sabah mahkemeden bu aykırılığın var oluşu dikkat çekiyor diye bir yazı geldi. İkinci kararda umut ediyorum ki, haksızlık olduğu çıkacak. Tüm bunların önlemini devlet alabilir. Milli Eğitim Bakanlığı ilköğretimde toplumsal cinsiyet eşitliğini müfredata ders koyacaktır. YÖK tutum belgesinden toplumsal cinsiyet eşitliğini kaldırmayacaktır. Üniversitelerde bu konu ders olacak verilecektir. Meslek örgütlerinde, odalarda kadınlar seçilecektir. Ekonomiyi yönlendiren onlarca erkek görüyoruz, ama içinde çok başarılı kadınlar da var. Niye onlardan biri bu örgütlerin başlarında yok? Derginiz iş dünyasına hitap ediyor, umarım okuyucular devlet zorunlu hale getirmeden hayata geçirirler. Her özel sektör, kendi içinde toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili eğitim aldıracak, yönetim kurulunda eşitliğe dikkat edecek ve en önemlisi devlet bu politikayı hayata geçirmede cezai müeyyide ve kendine ders verecek. Yerelin kendi kadın politikaları, devletin kendi kadın politikaları olmalı.

İş hayatında yer alan kadın sayısı ne yazık ki çok düşük… Bunun yanı sıra eşit yaşam, eşit çalışma koşulları sağlanamıyor. İş hayatında kadın sayısını artıracak somut adımlar neler olabilir?

Bu anlamda kreş ve yaşlı bakım merkezi olmalı… Ne özel sektör ne devlet kreş açamıyor. Devlet bir sınırlama getirmiş, 150 kadın çalışan olursa kreş açılabilir. Şimdi siz Türkiye’de 150 tane kadın çalışan olan özel sektör biliyor musunuz? Yerel yönetimlerin kreş açmasını bu açıdan önemsiyoruz. Kadın çocuğunu mahallesindeki kreşe verir, iş yeri de onu destekler, yerel yönetim açtığı için daha cüzi olur. Dolayısıyla da bu durum kadını iş yaşamına götürmüş olur. Çıkarılan yasalarda alt zemin çok önemli. Şimdi yarı zamanlı esnek çalışma modeli var. Evinde yarım gün çocuğuna baksın, yarım gün gelsin işine. Ücret dengesi nasıl oluyor? Yarım gün gelirse yarım gün ücret alıyor. Bir öğün yemek yiyemeyecek, evinde yiyecek onun zararına giriyor.Taşıma sistemi için de servis imkanı var mı? Sosyal gelişimi için bu ücret dengesi gittiğinde kadının gelmesine gerek olacak mı? Bunu düşünmeden yaptık diyoruz. Doğum izinlerini uzun vadeli yaptık, izin dönüşü aynı kadroyu alabiliyor mu, alamıyor. Özel sektör diyor ki, ben seni yetiştirdim kariyerinde, sen çabuk gittin. O yüzden işe alırken, ne zaman evleneceksin, ne zaman çocuk yapacaksın diye soruyor. Özel sektör de kendini düşünmek zorunda. Dolayısıyla devlet burada zorlayıcı güç olarak önlemlerini en başından koymalı. Yaşlı bakım merkezi diyoruz; var, açılıyor. İhbarlar sonucu araştırınca yaşlı bakım merkezlerinin denetim eksikliği olduğunu gördük. Herkes ailesini, hastasını oralara bıraktığı zaman gönül rahatlığıyla bırakmak ister. Ben o gönül rahatlığının bu ülkede olduğuna inanmıyorum. Sadece kağıt üzerinde var demek, takip etmemek kadını iş yaşamından koparıyor. Okuyorsunuz, tahsilinizi yapıyorsunuz. Geleneksel bir bakış açısı var: kadın evlenecek. Evlilik olayında hep yükümlülüğü kadına veren bir toplumun içindeyiz. Çocuk doğduğunda kadın işten ayrılıyor, kadın bakıyor. Tüm bunların değişimini yüklenmek kimin görevi? Devletin görevi… Mesela İsveç’te erkeğe bebek bakmak için 3 ay ücretsiz izin veriliyor. Hatta bunu kullanmadığında erkek dışlanıyor, eşine yardım etmedi diye… Dolayısıyla devlet toplumu da değiştirmeli. Örneğin yıllarca senfoni orkestralarında hiç kadın olmamış. Çünkü kadınlar geldikleri zaman ayrımcılığa uğramışlar. Sonra bir perde çekilmiş, topuklu ayakkabı giymeleri engellenmiş topuklu ayakkabı sesinden kadın olduğu anlaşılmasın diye… Çoğu beğeniyi alanın kadınlar olduğu anlaşılınca o tercih kadınlardan yana kullanılmaya başlanmış. Kadından başbakan olduğu, otobüs şoförü, mimar, saha personeli ya da siyasi parti lideri olduğu örneklerini gösterin. Oto galeri işleten sadece birkaç tane kadın var, neden? Yetiştirme düzenini değiştirelim; naifler, madene inemezler diye yıllarca maden mühendisi olan kadınlar ofislerde çalıştı. Yıllarca siyasal bilimlerden mezun olan kadınlar ata binemez, kaymakam olamaz dediler. Eğitimini aldığımız her iş için mücadele edebiliriz. Bu yıl itibariyle sendikalarla çalışmak istiyoruz. Sendikaların sayıları fazla, her biri kendi içindeki işçilerin yaşam kalitesini artırmak için çalışıyor. Bütün sendikalarda iş kollarına göre çalışan kadın ve erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eşit işe eşit ücret konusunun, 8 Mart’ların tatil edilmesinin… Belediyelerde ya da farklı yerlerde çalışanların sözleşmelerini dizayn etmeye başladık. Bu adımların her biri çok önemli.

Kadınların siyasette yer alma oranları çok düşük… Genç kızlarımızın, kadınlarımızın siyasette daha fazla yer alabilmeleri konusunda yapılması gerekenler neler?

Siyaset benim için bir can yarası… Kadının insan haklarının en önemli eksikliği siyasette var olamamak… Neydi bizim siyasetteki temel noktamız? Muhtarlıktan başlayarak meclis üyeliklerine, belediye başkanlığına ve parlamentoya… Özal’lı yıllardan itibaren siyasi partiler yasasının bir değişime ihtiyaç duyduğunu hep söyledik. Türkiye’de siyaset, siyasi partilerin başında bulunan başkanların adaylaştırma süreciyle şekil buluyor. Bu nedenle kadınlar daha ilk etapta kaybediyor. Siyasette ya babasının kızı, ya kocasının karısı olmak zorunda… Böyle olmamalı. Tabanın seçme hakkı olmalı. Sadece parti meclislerinin dışında, illerde oluşan il yönetimin içinde, parlamentoda milletvekili adaylaştırması yaparken listede gösterilen adayların yarısının kadın olması ve özellikle seçilebilecek yerden olması çok önemli. Kadınların da kadınlarla yan yana durarak mücadele etmesi gerekiyor.

Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda daha etkin neler yapılabilir, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarına nasıl seslenirsiniz?

Yukarıda da bahsetmiştik; sorunların gidericisi toplumsal eşitliğinin olmasıdır. Erkeklerin ‘’Sen benim malımsın’’ bakış açısı değişmeli. 2015 yılından itibaren öldürülen kadınların yüzde 5’i tanımadığı, bilmediği ya da flörtü tarafından öldürülüyor. Geri kalan hepsi boşanmak isteyen kadınlar… En sevdiği, bir zamanlar hayatını paylaştığı erkek oluyor, ‘’Sen boşanamazsın!’’ diyor. Bu hükmü, kararı kim veriyor? Bu ülkenin geleneksel zihniyeti… Biz bu zihniyeti dönüştürmek istiyoruz. Herkese alanında, kendi doğrularıyla bir özgürlük sağlayabilmek…

Kız çocuklarının eğitimi konusunda yol aldığımız kadar bu meseleleri çözme noktasında ilerleyebileceğiz… Bu konudaki çalışmalarınızdan ve ilgili mekanizmalara önerilerinizden bahseder misiniz?

Çok uzun yıllar önce, Türkiye’de kız çocuklarının okuma yazma, okullaşma oranı çok yüksekti. Daha doğrusu, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1934’lerde bize seçme seçilme hakkı verirken aslında ilk yaptığı iş Latin Alfabesini hayata geçirmekti. Okuma yazma oranı yüzde 1’di, bu oranı, artırırken, kız çocuklarının okuma yazma oranını da artırmak için çok mücadele etti. Ben sivil hayata ilk Mustafa Kemal’in manevi kızı Afet İnan’ın kurduğu bir dernekte başladım. 11 yıl Sabiha Gökçen ile yol arkadaşlığı yaptım. Çok şeyler aldım, onlar Atatürk’ün rol model örnekleriydi. Dönemin içinde genel müdürler, doktorlar, akademisyenler de vardı. Sonra bir ara bu seviye düştü, “Baba Beni Okula Gönder” kampanyasında da bazı bölgelerde bir etki yaratılamadı. Erken yaş evlilikleri artmaya başladı. TÜİK geçtiğimiz günlerde 2018 raporunu yayınladı; bu raporda kız çocuklarının okullaşma oranlarını çok etkileyen erken yaş evliliklerinin arttığını görüyoruz. Kesintisiz eğitim olması gerekiyor, örgün eğitimden hiçbir çocuğun azledilmemesi gerekiyor. Cezai sistem mi getirilir, kanun mu değiştirilir bilmem ama bunun yapılması gerekiyor. Yapacak çok iş var ama en önemlisi elimizdeki yasaların uygulama alanlarının denetlenmesi.

Siyasette de daha çok kadın görebilmemiz lazım. Sizce bunu nasıl başarabileceğiz?

İddialı konuşuyorum, göreceğiz. Bir sonraki yerel ve genel seçimlerde daha çok kadın göreceğiz. Yerel seçimler öncesinde de çalışmaya başlamıştık. 2018 Haziran seçimlerinde bir tablo gördük ki kadın sayısı artması gerekirken azalıyor. Bunun üzerine yerel seçimlerde bir atraksiyona geçtik. Kadın örgütlemesi yapıyoruz. Bu sürecin sonunda kadın aday daha çok çıkacak. ‘’Kadın kadının yurdudur’’ düşüncesiyle, birbirimizi destekleyerek mekanizmalara geleceğiz. Yerelde seçilmiş olan kadın belediye başkanlarına da elimizden geldiğince destek olacağız.

Eklemek istedikleriniz?

Bizi okuyacaklara seslenmek istiyorum; daha çok eşitliğe katkı sunabilirsiniz. Bu ülkenin geleceğine, kalkınmasına entegre olarak başarabileceğimiz işlerin potansiyeline sahipsiniz; bizlere destek olabilirsiniz. Bizlerle, sizinle çalışabilecek eleman yetiştirilmesi noktasında iletişim kurabilirsiniz. Sektörün içinde kadınların da görünür olması, gelecekte hedeflerine ulaşan bir ülke olmamızı sağlayacaktır. Bu anlamda katkısı olacak kuruluşlarla çalışmaktan zevk duyarız.